canın değeri

içine düştüğüm soru yumağı oldu bu aralar. bir yandan böcük eziyorum, karınca temizliyorum. diğer yandan bir canı hayatta tutmaya çalışıyorum... ama ne çalışma gece gündüz uğraş dur. ölüp gidecek eninde sonunda, hüzün kaplayacak dört bir yanımı ama sürünürken onun canı üzerinde kafa patlatmak da beni bitiriyor.

canın değeri geçmişi ile ilgili gibi sanki. bir mazisi varsa değerlidir. insan canından bile bahsetmiyorum. ona da uygulayabiliriz ama eğer bir mazin yoksa ölen insan için pek üzülemiyorsundur.

bir de kompleks canlı olması ile ilgili olabilir, o kadar evrimlerden, derelerden teperlerden aşmış gelmiş. bir sürü organ neyin ayarlarmış. sana tepki veriyor ama pat diye ölüyor. öbürü makina gibi sesten kaçıyor, yemeğe koşuyor. fazla bir gelişme gösterememiş, ölebilir yani.

kafam karışık bu konuda, ölüm iyi ki var ama kişinin kendisi için bir güzel temenni olabilir bu. yoksa hakktan sevimsiz bir şey. beş dakika önce hareket halindeki canlı, kaskatı kesilip soğuyacak ve artık tepki vermeyecek. çok sevimsiz çok...

arkada kalan meselesi işte aslında, ölüp giden için o anları yaşamak bir değer sorunu değil de bitse de gitsek sorunudur gibi geliyor bana. çok debelendiriyor insanı çok, bu kadar debelendirenin de değerli olması gerektiği gibi bir hisse kapılıyoruz herhalde.

bunun yerine kolay olsaydı ne olurdu? ha bazıları yatıyor uykuya bir daha uyanamıyor. dışardan en kolayı bu görünüyor ama içten yine vardır bir rahatsızlık hali. onun yerine bir tatlılık yayılsa, hani mevlamıza gidiyoruz ya sevinsek. acı çekmesek olma mıydı? nasıl iştir bu ya rab?

ölüm anları araştırmasın dopamin salgılandığından falan bahsediyorlardı sanki, yanlış hatırlamıyorsam son andaki beyaz ışıklar şunlar bunlar bunla ilgiliydi ama yine de kabul değil. o son ana gelene kadar sürüm sürüm sürünüyor canlılık.

Kategoriler: Paylaş

Yorum bırah: