hastalıklar ile cebelleşmek

çok büyük konuşmak gibi olmasın ama yapmayı düşünmediğim, iş (var)oluş ve hareket. diğer tarafta yakınlar meselesi var, bu durumda ne olacak? düşüncesi bile zor. diyemezsin ki sen artık yaşadın, bak bu hastalıklar yıpratır zordur. tabii daha ötenazisi şusu busu yok, bu gidişle gündeme de gelmez ama acı çekmek hak mıdır ülen?

şu yaşama dört elle sarılma olayını ben içime sindiremiyorum. tamam bunu yapanlara içten içe saygı duyuyorum. başa gelse yine şu dediklerimi belki yalar yutarım ama ne bileyim bir yerde de pes etmek gerekiyor.

belki olması gerken, doğru olan acı çekmemektir. o minik hücrelerin hayatta kalmak için çırpınışlarına nasıl bir anlam katacağımı şaşırıyorum. baktığın zaman hayat bunun için olmamalı?

rahatına düşkün adamın erdemi olur mu olmaz mı? bu konuda da kafam karışık, çekip gitmek cesaret midir? yoksa korkaklık mıdır? bunlar da irdelenebilir ama işte dediğim gibi sana bel bağlayan bir canlı var ise o vakit işler değişiyor.

bu durumda pes etmeli mi? edemiyorsun işte, edemezsin. şimdi baştan beri dediğim şeyleri hayatın gerçekleri ile örselemiş mi oldum? sıkıntılı bir durum, insanın içini pek bir sıkıyor. sonra da kendini ölüm kolay ayrılık olmasa türkülerine vurduruyorsun da türkü yakmalara bile yabancılaşmışık lan.

işin aslı ölüm zor, o anı yaşama zor, debelenmek zor. ayrılığın zorluğu da kalan insanların zihin alemindeki iç yakıcısı. üzüntülere gark olup içine göçmek isteyen şu göğüs kafesimi de söküp atasım geliyor. türküden sonra haluk levent'e mi geçtik noldu böyle? duruldum tamam.

Kategoriler: Paylaş

Yorum bırah: