yuvarlaklığın tepesindeki düzlük

başlangıçlı ve sonlu aynı zamanda başlangıçsız ve sonsuz. şu koca aleme inanılmaz gözlem yeteneğim ile (ağır xdli) baktığım vakit, sıfırdan oluşmuş bir şey göremiyorum.

her daim bir katmanlılık var. her şeyin çoğu var, azı var. mesela zaman kavramını ele alalım. insan ömrü var, bölüyorsun geçen dakika var, bölüyorsun beklediğin an var. ötesinde milyar yıllardan bahsettikleri dilimler var. bu dilimler içersinde dünyanın, bastığın yerin bile tamamen değiştiği büyük zaman dilimleri. hop ufaltıyorsun, saniyenin bilmem kaçta birinde olan hadiseler. bölüyorsun bölüyorsun bitmiyor. bunlar arasında, bu akış hissinde durağanlığı deneyimliyorsun. şaka gibi?

mesela canlılık var ama virüsler falan var. yarı canlılar, tam canlılar. canlılar içi gelişmişten gelişmemişe katmanlar var. tabii hemen işin garibi, bunları algılayan canlılar ya da algılamayanlar gibi katmanlar da eklenebilir. yani aslında hiçbiri yok ama kategorize eden beyin var falan denebilir.

neyse demem o ki, bu koca devr-i alemde, dönüp duran yuvarlak üzerinde düz yolda ilerleme hissiyatı insana saçma geliyor. durağanı yok ama işte böyle bir hissiyatı var. diğerlerinden ayrı ve kendi başına olanı yok ama buna imanı var.

mevzuyu yine allaha getirdim hamdolsun ama bu bir oyun işte. asıl imtihan bu olmalı. çok açık bir şey var ki bu da tamamen aklın oyunu olması ile olmaması arasındaki ayrımı geçersiz hale getiriyor. bir bütün olarak bu hengameli döngüsel yuvarlak da başka bir katmanın parçası mıdır?

çoklu evren modeli miydi? sonsuz evren miydi neydi? bir kesitinin içindeyiz. m teorisiydi sanki bu? e iyi de? kesitler varsa buna da tamam diyemiyor ki insan? sonsuz zannettiğin evren parçası, bir zar imiş. sonsuz kesitler içinde bir kesit imiş. sonra bakıp bu sonsuz katmanlı yapıya, üstü ve gerisi nerde diyor insan. bir şeyi çizer iken aslında diğerini de içine katmış oluyorsun ve bu böyle gidiyor. yapısı böyle.

sonra yine yeniden bu algılama ürünü ile bu kadarı oluyor diye içinden geçirip "allah" diyor.

lan olum işte o da aynı ürünün tıkanmış parçası, tanrılar var. kademeleri var, en güçlüsü var. güçsüzü var. iş bölümü var, mitolojiler var işte bir sürü. tek tanrıya geçmişler ama inanılan tek bir tanrı bile yok. tek tanrılar kendi aralarında sıralanıyor resmen. inanan sayısına göre şekilleniyor. bulunduğu coğrafyadan etkileniyor. hiç gerçek tanrı bulunduğu topraklardan etkilenir mi? toprak lan!

bana hiçbir şeyden etkilenmemiş, öncesi ve sonrası olmayan bir katman getirin dedi katmanlı akıl sahibi. saçma işte, konsepte ters. ikilik de bir katman. bunları toparlayıp idrak etmeye çalışmak da bir oyun.

ama ötesi olmalı, bu kadar bölüp çarpıyoruz. bir yere ulaşmalıyız. aslında ulaşıyoruz ama katman fikri ortadan kalkmasın diye bunu aktaramıyoruz. en azından bu seviyede bunun böyle olduğunu düşünüyorum. aksi durumda koy götüne diyerek camışlar gibi yaşayıp gitmek daha mantıklı olurdu.

kafayı doğru şekle sokmak ile ilgili bir hadisedir. sonuç değildir ama sonuç kadar önemlidir. bu düzlükler bir yanılsamadır belki ama işin aslı somut olarak deneyimlediğin gerçeklerde yine kafanın ürettiği katmanlı yapıdır.

tarih de öyle, bilimin kendisi de öyle ilerliyor. bakıyorsun az bilenle ile çok bilene, bakıyorsun bilginin birikmesine yine aynı şeyi görüyorsun. tabii uzmanlaşmaya sıyrılan kafalar falan var ama yine derleyip toparlayıp sana resmin bütünü için söyleyeceği sözleri çok farklı olamıyor.

işte evrenin bu hali artık çok can sıkıyor. belli bir yerden sonra katman kırılması falan yaşanmalı. bir şeyler olmalı. bir atlama, bir sıçrama ne bileyim işte bir şeyler. ha zaten bunlar yaşanıyor ama o kadar büyük zaman dilimleri içersinde o kadar ufak değişimler ki, insanın minik ömrü yetmiyor. yetmeyince fark edilemiyor. fark edilmeyince yok hükmüne geliyor.

yuvarlaklığın tepesindeki düzlüklere ulaşmak ve hiç yuvarlanmamak ümidiyle...

Kategoriler: Paylaş

Yorum bırah: