aslında herhangi bir şeye tapmamanın ne kadar zor olduğu üzerine

insanın her şeye tapası geliyor. güneş mesela hakkten önemli. dağ taş böcüğün vatanı dünya'nın kendisi de öyle. canlılığa bakıyorsun o da çok acayip, gerekenler listesi uzayıp gidiyor. her birine ayrı ayrı tapası geliyor insanın da sonra ibrahim peygamber gibi batanları sevmem ulan ben, diyor insan.

daha dikkatli bakıyorsun aslında hepsi batıyor. mevcut yüce tanrı fikri de öyle çok sağlam değil, batıyor. dinler desen yine allah'a emanet. bir yerinden başlıyorsun diğer tarafına gelene kadar kendi kendini imha ediyor, batıyor. doğru yola ulaştırılmış insan kesimi tamamen hayal ürünü gibi, batmış gitmiş...

işin özünde ne olursa olsun bir tapası gelmişlik durumu olduğunu hissediyor insan. tüm hikaye bundan ibaret sanki ama işte sırf böyle bir yoksunluk hali tapılacakları var ediyor ise pek de bir manası kalmıyor. bunun başka türlü açıklaması var mıdır bilmiyorum. en tanrı tanımaz, en haşin delikanlılara bakıyorsun mutlak taptığı bir şeyler var.

ister müthiş bir sanatçıya olsun, ister siyasi bir lidere olsun var oğlu var. tapmadan olmuyor mu arkadaş? tanrı'ya kafa tutuyorsun da şu insanlara nasıl tapıyorsun onu cidden anlamıyorum. bu tarihsel ve sistematik olarak insan üretimine karşı bir mesafe alış durumu aslında. hani bilimsel metod kullanılarak yığılan bilgilere ve bunları bulup edenleri yine saygı ile analım haklarını yemeyelim ama ya diğer sosyal alanlar?

onları üstün yapan nitelikler ne ki? neresi tapılabilir ki? insan olarak hayran oldukça gönlün bir kısmı secdeye varıyor bile. bu inanan için ciddi bir şirk konusu, inanmayan için de tapmazlık hali ile çelişmektir.

geriye bir tek kendin kalıyorsun, (kendin) kendine tapılmaya değer mi peki? eh bunun da en iyi cevabını yine kendin vermeli...

Kategoriler: Paylaş

Yorum bırah: